Eski kilise ve şimdi bir müze olan Ayasofya, İstanbul’un uzun geçmişinde önemli bir yer tutuyor. Araştırmacılar, dinleyicileri zamanda yolculuk ettirebilmek için, Ortaçağ’daki Ayasofya’nın yüce sesini dijital ortamda canlandırdı.
Ayasofya / İstanbul
Son birkaç yıldır Stanford araştırmacıları ve bilim insanları, Ayasofya’yı bir Ortaçağ kilisesiyken ziyaret etme deneyimini yeniden canlandırmak için çalışmalar yürüttü. Koro gurubu Cappella Romana ile birlikte çalışarak eski kutsal binanın akustiğini dijital olarak yeniden yarattılar ve üniversitenin Bing Konser Salonu’nda, Orta Çağ kilisesinin müziğini sahnelediler. Stanford’daki departmanlar arasındaki uzun süreli işbirliğinin bir parçası olan çalışma, şu soruyu cevap aramakta: Modern teknoloji, zamanda geri gitmemize yardım edebilir mi?
“Icons of Sound (Sesin Simgeleri)” projesi, bina akustiğini anlamak için mekandan alınan balon poplarının kayıtlarını ve diğer sesli ve görsel araştırmaları kullanarak, bu sesler üzerinden bilinenlere dayalı tahminle Ayasofya’nın iç mekanı üzerinde yoğunlaşıyor. Bilim insanları bu verileri, orada olma deneyimini yeniden yaratmak için kullandılar. Bu deneyim, binanın yaklaşık 1,500 yıldır zamansız bir şekilde yaşadığı bir deneyim olarak nitelendiriliyor. Fakat 1500 yıllık bu zaman dilimi içerisinde Ayasofya’da çok şey değişti.
Ayasofya, 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük dini yapısı ve camisi haline gelmeden önce, 6. yüzyılda inşa edildiğinde (Kayıtlar 537 yılında inşa edildiğini gösteriyor), Ortodoks Hıristiyan kilisesiydi ve Konstantinopolis’in incisiydi. Daha sonra 1935 yılında bir müzeye dönüştürüldü. Fakat milliyetçi gruplar tarafından tekrardan işleyen bir camiye dönüştürülmesi çağrısı yapılıyordu.
Sanatçılar, Ayasofya’nın eşsiz sesini yeniden yaratmak için, Ayasofya’nın simüle edilmiş akustiğini kulaklıklardan dinlerken seslendirdi. Onların şarkıları daha sonra aynı akustik simülatöre kondu ve konser salonundaki hoparlörler aracılığıyla canlı performans sırasında da çaldı. Tüm bu sistem, performansın İstanbul’daki Ayasofya’da gerçekleşiyor hissini yaşatmak içindi.
“Ayasofya’nın benzersiz akustiği, yalnızca sesi değil, performansı da çarpıcı bir biçimde etkiliyor. Vokaller, 11 saniyelik yankılanma süresine uyum sağlayabilmek için ritimlerini yavaşlatıyor. Sonuç olarak, sanal bir performans yaratmak için, sanatçılar o mekanı gerçek zamanlı olarak duymalıdır.”
Gerçek anlamda Ayasofya’da olmanın yerini hiçbir şey tutmuyor. Fakat Ortaçağ’daki bir kilisede bulunmak için zamanda geri dönmek mümkün olmadığından, belki de en iyi şey budur.
Yazar: Erman Ertuğrul