Evliya Çelebi’yi Anımsamak
Evliya Çelebi, Derviş Mehmed Zılli’nin oğlu olarak İstanbul’da, bugünkü Küçükpazar-Unkapanı arasındaki evlerinde dünyaya gelir. Babası aslında S. Ahmet Camisi’nin ahşap oymaları başta olmak üzere pek çok önemli eserler üreten bir kişi. Zıllî lakabının, gölge oyunu oynatmasından ileri geldiği söylenir. Yaşadıkları Unkapanı semtinde bugün de varlığını devam ettiren bir cami vardır ki, Evliya Çelebi ve ailesinin izlerini taşımaktadır: Yavuz Er Sinan Camisi. Kimdir Yavuz Er Sinan?
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul kuşatması esnasında, yanında yer almış, fethe katılmış ve yararlılıklar göstermiş biridir. Kendisine mükâfat olarak yaşadıkları yer olan Unkapanı’ndan yer verilmiştir. Aslında adı Yavuzer olarak değil, Yavuz Er olarak yazılmaktadır. Muhtemelen fetihle ilgili bir lakaptır. İşte Unkapanı’ndaki bu camiyi yaptıran ve adını veren de Yavuz Er Sinan’dır. Vefat edince de adını taşıyan caminin haziresine gömülür.
Evliya Çelebi kendi soy kütüğüne de değinmiştir. Onun anlatımından yola çıkılırsa: Yavuz Er Sinan’ın oğlu Turhan Bala; onun oğlu Kara Mustafa Paşa; oğlu Demirci Kara Ahmet ve onun da oğlu Derviş Mehmet Zıllî.
Malum olduğu üzere, Sultan II. Bayezid döneminde Ahi Çelebi tarafından yaptırılan ve Haliç kıyısında olan tek kubbeli Ahi Çelebi Camisi, Evliya Çelebi’nin meşhur rüyasını gördüğü ve “Şefaat ya Resûlallah” yerine, “Seyahat ya Resûlallah” dediği yer. Sonrası, eski dünyanın (Avrupa, Asya, Afrika) pekçok yerine düzenlediği seyahatler ve seyahatlere dair tuttuğu çok sayıda notlar… Aslında seyahatlerinin bir kısmını ordu ile birlikte yapar, bazen savaşlara katılır. Son seyahatini Mısır civarlarına yaptığı sırada vefat ettiği var sayılmaktadır. Ancak nereye gömüldüğü bir muamma.
En büyük dedesi, kendi adıyla anılan caminin haziresinde yatmakta. Evliya Çelebi’nin dedesi Demirci Kara Ahmet ve babası Derviş Mehmet Zıllî’nin, annesi de dahil olmak üzere bugünkü Şişhane-Kasımpaşa yol ayrımındaki Meyyitzâde Mezarlığı’nda, Lohusa Hatun Türbesi’ne yakın bir sofada gömülü olduklarını eski kaynaklar belirtir. Meyyitzâde Mezarlığı adını, eski Galata Surları’nın Şişhane’ye açılan kapısı olan Meyyitzâde Kapısı’ndan almaktadır. Şeyhülislam Sahip Molla Bey’in zamanında (1909’da görev yapmıştır) yol genişletme çalışmaları yapılırken, Kasımpaşa’ya doğru uzayan Müslüman mezarlarının bozulup, dağıtılarak, taşlarının Saliha Hatun/Rahime veya Lohusa Sultan Türbesi’nin baş tarafında açılan büyük bir çukura gömüldüğü ve buna şahit olduğunu söyleyen İhtifalci Mehmet Ziya Bey, bu durumu kitabı İstanbul ve Boğaziçi’nde anlatır. Ancak, Evliya Çelebi’ye ait bir mezarın varlığından bahsedilmemektedir. Mezar taşları bugün gömüldükleri yerde midir? Belki de.
2011 yılıydı. O sene, Evliya Çelebi Yılı ilân edilmişti. Bir gün Kültür Bakanlığı’ndan gelen bir telefonda, Güzel Sanatlar Genel Müdürü Sayın Ayşenur İslam’ın Ahi Çelebi Camisi’ni ziyaret edeceği, mihmandarlık yapmam istendi. Sayın Ayşenur İslam ile Ahi Çelebi Camisi’ni dolaştık ve kendilerine camiyi, Evliya Çelebi’nin rüyasını anlattım. Aile mezarlığının da Meyyitzade Mezarlığında olduğu ama yol çalışması sırasında kaldırıldığını ilettim. Keşke bu konuda bir çalışma yapılsa ve Evliya Çelebi’yi hatırlatacak bir anıt olsa, dedim; son derece yakından ilgilendiler konuyla ve söylediklerime destek verdiler. İşte o zamandan beridir aklıma takıldı bu konu. Şimdi, Şişhane’deki veya Unkapanı-Küçükpazar arasında, Haliç kıyısında bir noktaya Evliya Çelebi adına bir anıt yapılsa, bu değerli seyyahı daha çok yâd etsek ne kadar güzel olur…