Saraya mensup padişah eşleri, kızları, kızkardeşleri ve anneleri tarafından temsil edilen büyük bir hayır faaliyeti olarak görülen yapı bâniliği, Osmanlı devletinin yıkılmasına kadar özverili biçimde devam ettirilmiştir. Yalnızca padişah eşi, annesi veya kız kardeşi olma vasfının ötesinde hepsinin çok önemli görevleri vardı. Çağdaşları Batılı devletlerin hanedan eşleriyle ikili ilişkiler bunlardan biriydi. Ayrıca başta camiler, mescitler gibi dini işlevli yapılar olmak üzere arasta, han gibi ticaret yapılarının; medrese, şifahane, sıbyan mektepleri, kütüphane gibi eğitim ve sağlık kurumlarının; imaretlerin yanında çeşmeler, sebiller gibi de hayratların binâ edilmesinde hasekiler ve valide sultanların rolleri büyüktü.
Siyasal arenada bulunmayan hasekiler ve valide sultanlar için var olmanın en önemli göstergelerinden biri, belki de en önemlisiydi hayır işleri. Kendilerine ait veya elde etmiş oldukları toprakların gelirleri, kadın bâniler için yapı faaliyetlerine girmelerinin önünü açıyordu. Osmanlı’nın en güçlü devri olan 16. Yüzyılda inşâ edilen kamu yapılarının yüzde otuzyedisi kadın bâniler tarafından yaptırılmış ve kendi adlarına düzenledikleri vakfiyelerle bu yapıların yaşaması sağlanmıştır. Üsküdar semtini, kadın bânilerin yapı alanında âdeta güç gösterisi yaptıkları bir alan olarak gösterebiliriz. Mihrimah Sultan, Gülfem Hatun ve Nurbanu Sultan, Üsküdar’ın siluetine önemli katkılar yapmışlardır. Hatta bugünkü İstanbul silüetinin oluşumunda kadın bânilerin önemli bir yeri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bir tarafta Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Külliyesi, diğer yanda Eminönü’nde, Haliç’e açılan bir kapı vazifesi gören Yeni Valide Sultan Külliyesi ve iki yakayı, yani Eminönü ve Galata’yı birleştiren Galata Köprüsü… Aksaray’ı vurgulayan Pertevniyal Valide Sultan Camisi ve ek yapıları ile okulu yaptıran Pertevniyal Valide Sultan… Kendi adına Fatih ve Eyüp’te küçük külliyeler yaptıran Şah Sultan… Sütlüce’deki Mihrişah Valide Sultan Camisi… Hafsa Sultan, Safiye Sultan, Muhsine Hatun ve diğerleri… Tümü, kadın bânilerin bizlere emanet ettikleri birer miras. Aynı, garip-gurebanın tedavi olması için Bezmialem Valide Sultan tarafından 19. Yüzyılda yaptırılan Vakıf Gureba Hasanesi örneğindeki gibi sağlık tesislerine de kadın bâniler adlarını yazdırmışlardır.
Hatta bu yapılar, bulundukları çevreye adlarını verecek kadar önem teşkil etmiştir. Örneğin Üsküdar’daki Atik Valide, Fatih’te, Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan’ın külliyesinden adını alan Haseki semti, en güzel örnekler arasında bulunmaktadır. Hacı Kadın Mahallesi ve Daye Hatun Mahallesi de hanedan üyesi olmayan kadınların adıyla yaşayan ve camilerini de içine alan mahalle adları.
Yalnızca hanedan kadınları değil, hanedan dışındaki ama ekonomik açıdan güçlü kadınların da yapı bâniliğinde söz sahibi olduklarını görüyoruz. Saraya yakın olan bu kadınlardan Daye Hatun’un İstanbul’da kendi adına yaptırdığı bir camisi örnek olarak verilebilir.