Türkiye çok önemli bir seçimi daha geride bıraktı. Bu öyle bir seçimdi ki mahalli bir seçim olmasına rağmen, değil Türkiye’nin neredeyse tüm dünya ülkelerinin yakın takibinde bir yarış oldu. Seçimi önemli kılan unsur ise Türkiye tarihinde bir benzerinin yaşanmamış olduğu ve kazanılan bir seçimin yüksek Seçim Kurulu’nun kamuoyuna gerekçesini tam olarak anlatamadığı bir şekilde iptal etmesiydi.
Belli ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi İktidar için çok büyük önem taşımaktaydı. Öyle ya Adalet ve kalkınma Partisi genel başkanı ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan konuşmalarında İBB seçimlerinin çok önemli olduğunu ve burayı kaybedenin Türkiye’yi kaybedeceğini ısrarla vurgulayarak bu yarışının önemini belirtmişti.
Peki sonra ne oldu?
AK partili seçmenin büyük bir çoğunluğu doğal olarak bu yenilenen seçimi tekrar kazanabileceklerine inanmaya başladı. Çünkü seçim, Ak Parti yöneticilerinin belirttiği gibi “Oyların Çalınması” ya da YSK’nın gerekçesi ile “Sandık Başkanlarındaki usulsüzlükler” nedeni ile kaybedilmişti.
Şimdi; Fazla da uzatmadan biraz şeytanın avukatlığına soyunalım. AK Parti bu seçimin tekrarlanması için tüm eleştirilere rağmen niçin bu kadar ısrarcı oldu?
Muhalefete göre; AK Parti seçimi yine kaybedeceğini ancak İBB içerisinde ki yolsuzlukların izini silmek için zaman kazanmak istiyordu.
İktidara göre ise; AK Parti seçmeninin bu seçimi hafife aldığı ve gereken önemi vermeyip sandığa gitmediği düşünülüyordu. Ayrıca Seçmen kitlesinin eğitim düzeyi düşüklüğü öne sürülerek yanlış oy kullanılarak binlerce oyun geçersiz olduğu iddia edilmişti. İşte tam da bu nedenle İktidar bu durumu tersine çevirmeyi düşündü.
Peki seçim sürecinde ne oldu?
Bir Yunan gazetesi kaynak gösterilerek Esenler Belediye Başkanı tarafından Ekrem İmamoğlu’na Rum iması yapıldı. Sonrasında bunun büyük bir gaf olduğu düşünülürken başta Cumuhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan olmak üzere AK Parti üst yönetimi tarafından bu yakıştırma “Pontus” ya da “Bizans”olarak dillendirilerek daha da ileri boyutlara taşındı.
Bu yakıştırma Tarihi Rum-Pontus çeteleri ile savaşmakla geçmiş Doğu Karadeniz bölge halkının büyük tepkisini çekerken, üç ay önce mahalli seçimlerde AK Parti’ye desteğini sürdüren vatandaşlar, bu kez desteklerini İmamoğlu’na vermekte gecikmedi.
Bunlar olurken bu kez, Gazeteci Okan Müderrisoğlunu köşe yazısı ile başlayan bir süreçle; PKK yandaşı olarak bilinen Doç. Dr. Ali Kemal Özcan adlı bir kişi Teröristbaşı Abdullah Öcalan ile İmralı’da görüşerek ondan ‘Millet İttifakı’na destek vereceğini söyleyen HDP'ye “Tarafsız kalın, her iki tarafa da destek vermeyin” mealinde bir mektup getirdi.
Öcalan ile görüşebilme şartları bulunmayan Özcan, 10 gün önce Bülent Arınç aracılığı ile Erdoğan'la görüştüğünü açıklayarak, o görüşmede MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da olduğunu söyledi. İmralı'ya son 1 haftada 2 kez gittiğinin açıklayan Özcan, ikinci görüşmesinin kendi isteğiyle değil davetle olduğunu da açıkladı.
Bunlar yetmezmiş gibi bu kez de Öcalan'ın mektubunun AA tarafından servis edilmesinin ardından PKK'nın eski yöneticilerinden olan ve binlerce asker, sivilin ölümünden sorumlu olan ve üstelik kırmızı bültenle İnterpol tarafından aranılan teröristbaşının kardeşi Osman Öcalan da TRT'nin kürtçe kanalına çıkarıldı. Diyarbakır Başsavcılığı ise 8 ayrı suçtan ötürü yakalama emri ve daimi arama kararı bulunan, gıyabi tutuklu olarak aranan kardeş Öcalan’da, TRT'de HDP'ye tarafsız kalın çağrısını yineleyerek İmamoğlu eleştirildi.
Türkiye, Osman Öcalan hakkında kırmızı bülten çıkarırken, devletin kurumu olan TRT'nin gidip röportaj yapması çok dikkat çekti.
Bunlarla da kalmadı;
Vatan Partisi (VP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Türk devleti, Öcalan’ı devreye sokarak ABD’nin adayını zayıflatma müdahalesinde bulunuyor" ifadeleriyle Öcalan'ın çağrısına destek mesajı verdi.
Ve son olarak;
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçimden sonraki ilk grup toplantısında son dakika açıklamalar yaptı. "Biz mitil attık onların beti benzi attı" diyen Bahçeli, "HDP'nin zillet ittifakı içinde olması CHP adayına destek mesajı terörist başı tarafından kabul görmemiştir." ifadelerini kullandı.
Şimdi oturup düşünelim; 17 yıl iktidar olan 24 yıl İBB yi vermeyen bir siyasi anlayış Cumhur İttifakı’na destek veren parti liderlerini de yanına alarak nasıl olur da böyle büyük hatalar yapabilir?
Bu hataları sıradanmış gibi normal görebilir miyiz?
Bu Cumhur İttifakı’nın yüzlerce akil adamları, akademisyenleri ve siyasi danışmanları olduğunu düşündüğümüzde bu tür bir seçim stratejisinin uygulanmasını nasıl yorumlayabiliriz?
Evet tekrar soruyorum bu seçim neden iptal edildi? Ardından yenilenen seçim gerçekten kazanılmak istendi mi?
Bugün hiçbir siyasi yorumcunun kabul edemeyeceği bu akıl dışı hataların yapılmasının amacı ne olabilir?
Ülkemizde siyaset garip bir şekilde seyrediyor ve bizler de izlemeye devam edeceğiz. Bekleyip görelim.
Çok yakında kokusu çıkar hiç merak etmeyin..